2 Ocak 2014 Perşembe

27 Aralık 2013 Cuma

Yanlışlıkla Yalnızlık


Yalnız olmak koskoca bir şehirde.
Ya şehir çok büyük
Ya yalnızlığın küçültüyor seni
Büyümeyi umut ederek
Yürürken şehrin sokaklarında
Giderek küçülüyor mu adımların
Daha hızlı mı katetmek istiyorsun yolları
Yoksa sindire sindire
Acıyı hissederek mi ilerlemek istiyorsun?
Morfin etkisi yapıyor
Tanımadığın bir şehrin bol oksijeni
Nefes almayı bırakıp
Adım adım terk ediyorsun yalnızlığını
Şehir kalabalıklaşıyor, gittikçe tanıdıklaşıyor
Ezberledikçe tabelalarını, dükkanlarını
Esnaflarını, dönemeçlerini, kaldırım taşlarını....

Karıncalanma

Kafamın içinden bir sürü şeyler geçiyor
Ve kayıp gidiyorlar karanlığa
Uçurumdan atlar gibiler.
Sonra yenileri geliyor
Gelmesin istiyorum
Engelleyemiyorum aklıma gelişlerini.
Gelenler uçurumdan atlayanları aratıyor
Her gün biraz daha güzeli gelmiyor
Her gün çirkinleşiyor
Kilo alıyor ve biraz huysuzlaşıyor
Fikirler, düşünceler, zanlar.
Susturmak ne mümkün
Bu akımı durdurmanın bir yolu yok mu?
Ölümden başka...

Sezen Aksu - El Gibi (1988)

Şekerli Muhabbet

Karıştırırken çayı 
Beni bir telaş aldı
Sanki karıştırmazsam şeker uçup gidecek
Yahut elimizden alacaklar
Beli henüz bükülmemiş iki çift lafı.

3 Kasım 2013 Pazar

Maalesef





Gece, el ayak çekilipte herkes bir bir uykuya kaçtığında, farkederiz ki bir tek biz kalmışız ayakta.. Düşünceler denizinde boğulur vaziyette. Diğerleri görmez bu felaketi. Belki de herkes kendi deryasında boğuluyordur farkettirmeden. Birbirimizden, duygularımızdan, düşüncelerimizden habersiz aynı gecelerde uykusuz kalıyoruzdur belki de.

 Bizi bu denli yoğun düşünmeye itenin ne olduğunu bilmeden, sorgulamadan her gece aynı sıkıntılar denizine girip çıkıyoruz. Bir kere olsun 'düşünmemeye' çalışmıyoruz belki. Her gece kendimizi düşüncelerle boğuşmaktan harap olmuş, bitap düşmüş bir halde uykusuzluğun dibine vurmuş şekilde buluyoruz.

 Çok fazla düşünüyorum o halde mutsuzum...

2 Kasım 2013 Cumartesi


Bu yazıyı yazarken saatin beşi çoktan geçmiş olduğunu farkediyorum. Sabahın girdiği bu vakitlerde yine kuş aleminde bir hareketlilik var. Pencereden içeriye onların sesleri ve biraz da soğuk giriyor. Arka fonda güzel bir şarkı...

 Kitab-ı aşkı bitirmek üzereyim.Bitirir bitirmez Ankara'ya postalamayı düşünüyorum, arkadaşıma. İnşallah. O da bana bir kitap yollayacak bakalım. Güzel bir alışveriş olacak gibi. :)

 Aşkın gözyaşlarını çok merak ediyorum.Buna rağmen orada masanın üzerinde öylece duruyor ve açıp bakmıyorum bile içine. Nedensizce. Daha okumadan bir bağ kurdum bu kitapla. Tamam en yakın zamanda diyolağa geçeceğim onunla.Lakin o benim kitaplığımın bir parçası olarak kalacak. İsteyen olursa yenisini alırım. ;)

 Uzun bir aradan sonra ilk defa sabahladım. Gerçekten yeni günü karşılamak, kuş cıvıltılarını işitmek iyi geldi de şu göz kapaklarına binen ağırlık olmasa daha güzel olacak.İnsanoğluyuz işte bir yere kadar dayanabiliyoruz.

Bundan sonra kısmet ederse yazmayı düşünüyorum...

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Hafife Aldıklarımız

İnsanlar ve onların hafife aldığımız dert ve sıkıntıları.. Bilemeyeceğimiz boyutlarda olabilirler.Aynı şekilde bizim sıkıntılarımızda kimilerine bir tüy gibi hafif görünebilir.Fakat, bünyeler karakterler mizaclar birbirinden farklıdır.Herkesin bir olayı karşılama,dayanma güçleri de farklılık gösterir bu halde.
 O yüzden ki derdini anlatan bir insana ‘ya boşver takma kafana’ demek biraz ters bir durum gibi geliyor bana.Diyemiyorum artık.
 İnsan bu sıkıntının geçici bir hal olduğunu ancak yaşayarak öğrenebiliyor.Çok sayıda sıkıntılarla boğuştuktan sonra, dert etmemeyi öğreniyor.
Lakin en güzeli en nihayetinde bunları aşmak için alacağın gücün kime ait olduğunu, kime güvenerek bunları aşabileceğini ve dert ve sıkıntılara bakış açını değiştirecek şeyin ne olduğuna karar verme aşaması da çok önemli.
 İnsanın bunları hafifsemesinin tek yolu birşeylere bağlanmak olduğu geliyor aklına.Sonra faniye bağlanıyor.Biraz hafifsiyor acılar belki.Ama yeni bir sıkıntı çıkıyor.Fani olan da yamuk yapıyor.Ve büsbütün kırılıyor ümitleri.
Tek yol -bana kalırsa- baki olan ilahi bir kudrete bağlanmaktan geçiyor. Asla seni bırakmayacağını bildiğin bir güce inanmak hayır ve şerrin ondan olduğunu bilmek tüm bunların üstesinden gelmene de çok büyük yardımcı oluyor ve düştüğün o boşluktan kurtuluyorsun.

Allah, herkese yaralarını imanının gücüyle kapatmayı nasip etsin.

2 Temmuz 2013 Salı

Anlayamadıklarım

İnsalardaki bu hırsı anlamıyorum.Tertemiz bir şekilde, masumane dünyaya geliyorlar ve sonra hırslarla dolup etrafa kötülük saçıyorlar.

Kitap ve Yalnızlık


 

13 Haziran 2013 Perşembe

Merhaba,

Bugün her zamankinden biraz daha enerjik uyanmışım.Neye bağladığımı bir bilsen..

Neyse, nasıl oluyor da her gün kendimle çelişebiliyorum.Bir yanıtlasana beni be.Bir gün böyle düşünüyorum bir gün şöyle.Çok değişik devinimler içerisine giriyorum.Ve bazen düşünüyorum ki bu birbirine bağlı dişli bir çarkın işi olmalı.Biri döndü mü diğer dişlilerde mecburen dönmeye başlıyor ve ben düşünmeye başlıyorum bunları, mecburen.Bu döngüyü kafamda kurduran yine kendimim.

12 Haziran 2013 Çarşamba




Güneş ve Siyah


    Sabah kalktığında, her işini halledersin.Odanı toplarsın,kahvaltını yaparsın.Birşey eksiktir.Hissedersin.Ama bulamazsın bir türlü kaynağını.O eksiklik çok belli eder eksikliğini ama kim olduğunu, ne olduğunu açık etmez. Ve yahut sen anlayamazsın.Belki de görmeyeli onu uzun zaman geçmiştir.Sen de bu süre zarfında ayak uydurmuşsundur.Ne bileyim öyle işte.

  Ben her sabah güneşin eksikliğini yaşıyordum.Madden var fakat manen yoktu.Aradığım aydınlığı hiç bir yerde hiç bir şekilde bulamazdım.Hep birşeyler eksik.Bir boşluğun içerisindeyim.Ve günbegün içine çekiyor bu simsiyah tünelimsi şey.Hatta bazı bazı sevinmeme mani oluyordu.Oluyordu işte.Hiç birşey mutlu, etmiyor.Hiç birşeyden tat alamıyordum.

  Ta ki güneşimi bulana kadar.O günden sonra güneşimin o olduğuna inanmıştım.İnandırılmıştım çokca da ve nereden bilebilirdim ki bir gün doğmamak üzere batacağını.

  Bir daha doğmayarak beni o siyahın içine daha derbeder bir şekilde yolladı.
Her zaman metanetimi koruyorum ben ama sadece belirli zaman diliminde ortaya çıkıyor derbeder halim ve o işte o zaman çok ihtiyacım oluyor güneşe.Lakin yaşaya yaşaya onu da çözdüm.Artık bir derdim yok ne siyahla ne güneşle.Ne güneşsizlikle.

  

Sadece birazcık özlem, alışkanlıktan ileri gelen..
O kadar...